Ağa Rahman'ın Bahçe
چهار شنبه 4 مهر 1403
بازدید: 2
Çocuklar bahçede oynuyor, büyüklerse oturup sohbet ediyorlardı. Ağustos ayının bir Cuma öğlesiydi ve herkes, Nevid’in gidip getirdiği dede ve ninenin gelmesini ve sofranın kurulmasını bekliyordu.
Arabaların camlarını bezle temizledim ve diğerlerinin yanına oturdum. Herkes açtı; ama dedeyle nine gelene kadar onlara saygı göstermek için beklememiz gerekiyordu. Bir şeyler atıştırmayı düşünürken, Ali Rıza bir tepsi dolusu dondurmayla geldi, güldü ve dedi ki:
“Nevid aradı ve trafiğe takıldığını, belki bir saat gecikeceğini söyledi. Şimdilik bu dondurmalarla idare edin, onlar gelene kadar.”
Bu sıcak havada dondurma hiç de fena değildi.
Ağa Rahman iki dondurma aldı ve yanımda oturdu.
Dondurmalardan birini bana verdi. Her zamanki gülümsemesi yüzündeydi. Herkesi Ağa Rahman’ın bahçesini sevdiren şey, işte bu iyi huyu ve güler yüzlülüğüydü.
Gülerek Ağa Rahman’a, “Ben meyveli dondurmayı sevmem, kakaoluyu bana verir misiniz?” dedim. Ağa Rahman dedi ki:
“Eğer fiyatı aynıysa, tabii!” Gülümsedi ve kendi dondurmasını bana verdi.
İster istemez fiyatlara dikkat ettim. İkisi de aynı fiyattı. Dikkatimi çeken şey şu başlık oldu: “Fiyat, KDV dahil.”
Dedim ki: “Ağa Rahman, fiyatlar aynı, hem de KDV dahil!” Sohbete başladık. Anneler, çocuklarının hangi yiyecekleri sevdiğinden bahsediyordu. Biri kuru fasulye pilavı, diğeri bamya yemeği ve bir diğeri de sebzeli dolma diyordu.
Sonunda Nevid göründü. Sofrayı kurdular ve yemekleri dizmeye başladılar. Kadınlardan biri dedi ki: “Benim çocuklarım şiraz pilavını çok sever.”
Nevid temizlenmiş yüzüyle içeri girdi ve dedi ki:
“Bu alt geçit projesi yine durmuş. Bu belediye ne yapıyor, hiç anlamıyorum! Sürekli bütçe yok diyorlar! Şu an yarım kalan on proje var. Şehrin her yerini kazmışlar ve Allah’a emanet bırakmışlar!” Kebap kokusu Nevid’in sözünü böldü.
Ali Rıza, Nevid’e dönerek dedi ki: “Nevid Bey, sen konuşmaya devam et. Ben kebabını yeme işini üstlenirim,” ve güldü.
Ali Rıza’nın annesi dedi ki: “Ali Rıza’mız köfteyi çok sever, kardeşimin çocukları ise patates köftesini.”
Hepimiz yemeğe dalmıştık. Kebap biraz soğumuştu ve gerçek lezzetini kaybetmişti. Kaşlarımı çattım ve alçak sesle Nevid’e dedim ki:
“Eğer erken gelseydin, şimdi sıcak kebap yiyor olurduk. Seni yemekten mahrum bırakmalıyız!”
Ağa Rahman benim homurdanmamı duydu ve bir şey söylemememi işaret etti ve alçak sesle dedi ki: “Ayıp olur, dedem duyar ve üzülür.”
Biraz utandım. Ayran şişesini aldım. Tekrar gözüm KDV'ye ilişti. Kadınlar hâlâ yemek hakkında konuşuyorlardı. Homa Hanım dedi ki: “Benim oğlum zerzevatlı pilavı çok sever.”
Bir şeyler söylemek için dedim ki:
“Ağa Rahman, bu KDV de neyin nesi, bu moda mı oldu? Dondurmadan ve ayrandan bile geçmiyorlar!”
Ağa Rahman güldü ve dedi ki: “Tam da kebabın soğumasının nedeni bu. Neredeyse bu KDV'nin üçte biri eyaletten çıkmıyor ve doğrudan belediyelere, köy muhtarlıklarına ve göçebelere bu altyapı projeleri için aktarılıyor. Eğer herkes zamanında vergilerini ödeseydi, şimdi bu alt geçit tamamlanmış olurdu ve biz de sıcak kebap yiyor olurduk.”
Bir şey söylemek istedim ama Mahbube Hanım dedi ki: “Benim çocuklarım kebabı çok sever.”
Dede, şimdiye kadar sessizdi, gülümsedi ve dedi ki:
“Ah, hanımım, kebap herkesin sevdiği bir şey!”
Yazar: Mehdi MirAzimi
Bir Sayfa Kitap
"Bu hikaye Türkçeye çevrildi ancak son düzenlemeleri yapılıyor ve yakında sunulacak. Daha fazla bilgi isterseniz bize mesaj bırakın ya da e-posta gönderin."
دیدگاه های ارسال شده توسط شما، پس از تایید مدیر سایت در وب سایت منتشر خواهد شد.
پیام هایی که حاوی تهمت یا افترا باشد منتشر نخواهد شد.
پیام هایی که به غیر از زبان فارسی یا غیر مرتبط با خبر باشد منتشر نخواهد شد.